Türk Silahlı Kuvetlerinde Disiplin Suç ve Cezaları ve Yargı Denetimi Doktora Tez Taslağı Avukatlık Bürosu
AYİM Uygulamaları bakımından disiplin cezalarının şekil yönünden denetimini, savunma hakkı ve disiplin cezalarının tebliği alt başlıklarında incelenecektir. Anılan düzenlemelerden Anayasa’nın yasama organına Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran müeyyidelerin uygulanmasına ve bu müeyyidelerin yargı denetimi dışında bırakılmasına yönelik yasama tasarruflarında bulunabileceği yetkisini verdiği anlaşılmaktadır. Disiplin cezası verilmediği halde bu yazıların özlük dosyasında muhafaza edilmesi gerekli midir? Maddesinde; muvazzaf subayların her birine, subaylığa nasıpta ikişer adet özlük dosyası açılacağı, 96. Maddesinde; kıt’a özlük dosyasının birinci sicil üstünde, diğer özlük dosyasının asteğmen-albay rütbesindeki subaylar için bağlı oldukları Kuvvet Komutanlıklarının Personel Başkanlığında bulunacağı, sicil belgelerinin fotokopi veya suretlerinin özlük dosyalarının “sekizinci Bölüm”ünde muhafaza edileceği düzenlenmiştir. Buna göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar, ister ceza hukukuna, ister disiplin hukukuna ilişkin bir yaptırımı gerektirsin, amirlerine karşı her türlü itaatsizlikleri ve saygısızlıkları yönünden özel kanun teşkil eden 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanununa tâbidirler. Konumuz açısından ise bu sınırlamalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde asker kişiler tarafından dava konusu yapılan YAŞ kararları ve disiplin cezaları inceleme konusu yapılacaktır. Maddesinde; “Dilekçeler ve savunmalar alındıktan veya cevap süreleri geçtikten sonra, dava dosyaları Genel Sekreterlikçe Başsavcılığa verilir. Başsavcılığın düşüncesi alındıktan sonra dosyalar, görevli Daire veya Daireler Kuruluna Genel Sekreterlik aracılığı ile gönderilir.” hükmü bulunmaktadır. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 7.
Diğer bir ifadeyle, tarafsızlık, mahkeme üyelerinin tarafların leyh ve aleyhinde bir duyguya veya çıkara sahip olmaması anlamına gelir[682]. AİHM mahkemede olması gereken diğer bir nitelik olan tarafsızlık kavramını objektif ve sübjektif olmak üzere iki ayrı açıdan ele almaktadır. Sübjektif tarafsızlık, mahkeme üyesi hâkimin kişisel tarafsızlığını ifade eder ve aksi sabit oluncaya kadar var sayılır. Objektif tarafsızlık ise kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenim yani hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünüme sahip bulunmasıdır. Bunun değerlendirilmesi organik (mahkemenin kuruluş şekli) ve fonksiyonel (görevin yerine getirilme tarzı) yönlerden yapılmaktadır[663]. Tarafsızlık bağımsızlık kavramıyla yakından ilgilidir.
[312] Madde 30 – Şikayetler ve itirazlar mutlaka tahkik olunarak bir karara bağlanır ve neticesi şikayet edene ve lüzum görülürse şikayet olunana mümkün olan en kısa zamanda bildirilir. Adli tahkikata mevzu olan şikayet ve itirazlar hakkında Ceza ve Usul kanunlarındaki hükümler mahfuzdur. Madde hükümlerini bozmamak şartıyla, her mafevk emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmelidir” (AsCK m.169). Özürsüz kaybeden veya harabolmasına sebebiyet veren …… asker kişiler, eşyanın değeri, önemi, meydana gelen hasarın miktarı ve fiilin işleniş şekline göre üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar” (AsCK m.130). Maddesine göre, akid taraflardan biri olarak Türkiye Cumhuriyeti, sözleşmenin Birinci Bölümünde tanımlanan hak ve özgürlükleri, kendi yargı yetkisinde olan herkese tanıma yükümlülüğü altına girmiştir.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi; Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanır.
- Bir iptal davasında yetki; yer, zaman, kişi ve konu olmak üzere dört bakımdan incelenebilir.
- İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.
- Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
Bu kanun göz hapsi, mahpes, kışlık koğuşta hapis, tomruka (demir) konmak, angariye hizmet, ekmek ve suya hasren tevkif gibi bugünkü AsCK’da bulunan cezalara da az çok benzeyen yaptırımlar içermektedir[234]. Bu düzenlemeyle memurların siyasi ve ideolojik tarafsızlığını sağlama amaçlanmıştır. Ancak bu bentte memurların kurum dışı faaliyetleri de dikkate alınmıştır. Memurun maddede belirtilen yayınları kurum içinde asması ya da teşhir etmesi halinde kurumun ve memurun tarafsızlığı zedeleneceği için çıkarılma cezasının verilmesi uygun görülebilir. Memurun kabul edilebilir bir özrünün bulunması veya herhangi bir özrü bulunmamasına rağmen göreve gelmemesinin kesintisiz olarak üç günü tamamlamaması yani devamsızlığın birer, ikişer günlük kesintilerle gerçekleşmesi halinde suç oluşmayacak ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası uygulanması da söz konusu olamayacaktır.
Nedenlere dayalı olarak bırakılması söz konusu olamaz[197]\. Anında oyun oynamaya hazır ol ve çevrimiçi kumarhanemizde oyna paribahis\. Memurun kabul edilebilir herhangi bir özrü olmadan görevine bir veya iki gün gelmemesi, aylıktan kesme cezasını gerektirir. Disiplin suçunu işleyen memurun ileri sürdüğü mazeretlerin özür olarak kabul edilip edilmeyeceğini disiplin amiri takdir edecektir[196]. Maddesinde, Devlet memurlarının, görevleri ile ilgili olarak kendilerine verilen veya kendilerinde bulunan resmi belge, araç ve gereçleri, yetkili bulundukları mahallin dışına çıkarmaları, özel işlerinde kullanmaları yasaklanmıştır. Bu düzenlemenin aksine hareket edenler, kınama cezasıyla cezalandırılabileceklerdir. Devlet memuru görevi ve sıfatı dolayısıyla Devleti temsil ettiği için, vatandaşın itibar ve güven duygusunu sarsmamak zorundadır. Aksine hareketi tespit edilen memurların, kınama cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.
Maddedeki kriterler aranacak ve kişi özgürlüğünün ihlal edildiği kabul edilerek, AİHSnin 5. Fıkraları uygulanarak göz hapsi disiplin cezası da yargı yerince denetlenebilecektir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalar ile yasa hükümlerinin çatışması durumunda andlaşma hükmü üstün sayılacak ve ulusal yasa kuralı ihmal edilerek uygulanmayacaktır. Fıkrasında kişinin hangi hallerde özgürlüğünden yoksun bırakılabileceği ve bunun hangi usullerle yapılacağı düzenlenmiştir. Oda hapsi disiplin cezası niteliği itibariyle kişi özgürlüğünü sınırlayan bir yaptırım olup bu husus hem iç hukukumuzda 1632 sayılı AsCK’nun 19, 21 ve 23. Maddelerinde açıkça belirtilmiş hem de AİHM kararlarıyla tespit edilmiştir[568]. Fıkrasının (a) bendinde genel kural olarak kişi özgürlüğünün mahkeme kararıyla sınırlanabileceği düzenlenmiş diğer bendlerinde ise bazı özel durumlarda kişilerin mahkeme kararı olmadan da yakalanıp tutulabilecekleri belirtilmiştir. Oda hapsi disiplin cezası “yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak” için tutulma olarak kabul edilemez. (b) bendi bakımından özgürlüğün sınırlandırılmasının haklı gösterilebilmesi için tutulmanın cezalandırma amacı gütmemesi gerekir. Bu benddeki özgürlükten yoksun bırakılma hali, hukukun bir kimseyi o güne kadar yerine getirmediği belirli ve somut bir yükümlülüğü yerine getirmeye zorlamak için tutulmasına izin verildiği durumla ilgilidir. Halbuki oda hapsi cezası, kişinin askeri disipline riayet etmemesi nedeniyle ve geçmiş durumuyla ilgili bir cezadır.
Uyarı, izinsizlik ve aylık kesilmesi cezalarının infaz şekilleri dikkate alındığında, bunların AİHS’nin 3. Maddesini ihlal edici bir yönü bulunmadığı hemen anlaşılmaktadır. Diğer cezalar ve yürürlükten kalkmış olmakla birlikte Katıksız hapis cezası yönünden ise konuyu irdelemek gerekir. “Yaşama hakkı” mutlak, sınırı olmayan bir hak değildir. Madde, aynı zamanda sözkonusu olabilecek sınırlamaları (istisnaları) belirtmiştir. Yargıtay, çocuğun gayri sahih nesepli olarak babasına mirasçı olması konusunu incelerken AİHS’nin varlığını dikkate almış[476], Türkçe bilmeyen sanıkların sorguları için temin edilen tercüman ücretinin yargılama gideri olarak sanıklara yükletilmemesi konusunu incelerken AİHS’nin kanun düzeyinde olduğunu belirtmiştir[477]. Akıllıoğlu da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “anayasal değer”de, hatta “anayasa üstü” konumda olduğunu düşünmektedir. Yazara göre, Anayasanın eksenini oluşturan “insan haklarına saygı” ilkesi sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin değil, fakat bütün uluslararası insan hakları normlarının anayasal değerde sayılmasını zorunlu kılmaktadır[472]. Türk doktrininde Batum, Soysal, Çelik, Gözübüyük, Gölcüklü, Akıllıoğlu ve Yüzbaşıoğlu tarafından savunulan ikinci bir görüşe göre ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kanunların üstünde bir değere sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından usûlüne göre onaylanıp yürürlüğe konulmuş bir milletlerarası andlaşmadır. Maddesine[464] göre ise, usûlüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.